DİYANET-SEN ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYORRagıp MERMİ Dini Haberler Sendikalar hayatımızın bir yerlerine müdahil olduklarından beri, güçlü ses olmaları yönünde sürekli telkinlerde bulunduk. Bir sendikanın temsil makamında olmasını sağlayan, o sendikanın devlette olan yetkisiyle ilgilidir. Çoğu zaman eleştirdiğimiz, istediklerimizi hayata geçirmede yavaş olduğunu duşunduğumuz, talepler karşısında kızıp, sendikayı sıfırla çarpmalarımız da var. Fakat din görevlilerine sendikalı olma hakkını verme mücadelesi çok uzun bir süreye dayanmıyor. Özellikle Din görevlilerine sendika olma yolunu öğreten, ve bu uğraşlarında samimi olduğunu düşündüğüm liderlerden dolayı din görevlileri için sürekli kazanımlar söz konusu. Biz din görevlileri sendikasını, eğitim sendikalarıyla yarıştıra biliyorsak, bu ülkenin kuruluşundan itibaren eğitimcilerin var olan sendikasına karşı, din görevlileri sendikalarını da görebiliyorsak bu büyük bir başarıdır. Dikkat ederseniz, çoğu arkadaşımız öğretmenlerde var, bizde yok ifadelerini kullanıyor. Bu ifadenin kullanılması bile büyük bir başarıdır. Çünkü din alanında sendika olmaz diyenler, çoğu zaman memur hakları ile ilgili sendikalarından destek almaktalar. Ve din alanında sendika olmaz diyenlerin memur olup, olmadıklarını tekrar gözden geçirmeleri gerekir. Doğrusu yıllarca bu ülkede devletten para alarak çalışanlar memur sayılırken, din görevlileri asla memur statüsünde görülmedi. Bu yaklaşım din görevlilerinde sendika olmamalı diyenlere tekrar düşünme hakkını veriyor. Bugün öğretmenlerle, din görevlilerinin aldıkları aylığa baktığımızda bariz farklar görülmemekte. Peki yıllar öncesinde memur hakları için sendilarla örgütlenen eğitimciler haklarını söke söke alırken, maaşlarında din görevlilerini ikiye , hatta üçe katlarken din görevlileri neden yetimdi? Tek soru bu… Cevabı ise örgütlü olan bir toplum, hakları noktasında gür ses olurlar, örgütsüzlerse kısık sesler olurlar. İşte din görevlilerinin en büyük başarısı, kısık seslerden gür seslere doğru yol almalarından ibarettir. Müftüler din görevlilerine farklı davranırken, köy muhtarları amirleri olurken, cami dernekleri imamı kısıtlayıp robota çevirmek isterken ve imam müftünün odasının önünden geçmeye bile cesaret etmezken, bugünlerde örgütlü olmanın verdiği güçle farklılıklar söz konusu. Tam manada saydığım üç madde üzerinde başarı söz konusu olmasa da, eskiye nazaran düzelmenin olduğu da belirginlik kazanmakta. Din görevlileri bu ülkede memur sendikalarına toplu görüşmeden, toplu sözleşmeye geçiş sürecini yasatmıştır. 1 Milyon 111 hedefinde olan Türkiye’nin en büyük Konfederasyonu Memur-Sen, konfederasyon olma hakkını ve yetkili olma hakkını din görevlilerinin sendikası olan Diyanet-Sen tarafından sağlamıştır. Bir nevi eğitimcileri devletin masasına oturtan, sağlıkçıları devletle muhatap duruma getiren ve 11 Memur kolunda yetkili olmak için örnek olan tek sendika, din görevlileri sendikasıdır. Bu durum kısık sesin, gür sese dönüşmesine örnektir. Bugünlerde toplu sözleşmeler devam etmekte. Diyanet-Sen yetkili sendika olarak, din görevlilerinin haklarını savunmakta. Bazı noktalarda devlet nasıl olsa verir ifadelerini kullanan arkadaşlarıma, bu günlerde teklif makamının kim olduğunu, icra makamında kimin oturduğunu iyi okumaları, iyi görmeleri gerekmekte. Kısaca teklif olmazsa, yol çizilmezse kazanım kendiliğinden gelmemekte. Yetkili sendikalar Rotasyon gibi bir beladan kurtulma yolunu seçerken, önce din görevlilerine uygulanan rotasyondan geri adım attırmayı başarırken, arkasından eğitimcilerin de aynı başarıyı elde etmesini sağlamakla yine örnek olduklarını tescillediler. Sendikal manada rotasyonu siyasetle yorumlayanlara küçük bir cevap; sendikalar yanlış gördüklerini neye mal olursa olsun, vazgeçirmek için çalışırlar. Bu üyelerin istediği bir taleptir. Bu aynı zamanda tek seslerin gür ses olup mücadele verdiği bir alandır. Bir çok maddenin genel olarak ele alındığı, fakat din görevlilerini ilgilendiren yirmiye yakın maddede başarılı bir sonuç çıkmasını umuyorum. Ben şahsi fikrim olarak verilen mücadeleyi önemseyen, hizmet noktasında bütün din görevlilerini ilgilendiren bu durum karşısında aykırı ifadeler yerine, yetkili olan sendikaya destek verilmesini savunanlardanım. Diyanet alanında toplu sözleşmeden elde edilecek maddelerin kazanımı sadece Diyanet-Sen üyelerinin elde ettiği maddeler değildir. Geneli ilgilendiren konular etrafında hangi sendika mensubu olursa olsun, destek vermeli. Bu günler birlik olmanın gerektiği günlerdir denilmeli… Muhalefet olmak bu günlerde geriye vurmak anlamını taşır unutulmamalı. Buna küçük bir örnek verebilirim Yetkili olan konfederasyona mesaj gönderen din bir sen biz o masada yokuz, sizden ricamız emeklileri unutmayın mesajı anlamlıdır. Bugün ilitam noktasında istenilen bir başarı, sadece yetkili sendika üyelerini ilgilendirmeyecektir. Bütün din görevlilerini ilgilendirecektir. Bazı arkadaşların İlitam konusundaki ifadelerini okurken şaşkınlığımı gizleyemiyorum… Özellikle armut piş ağzıma düş tarzında bir sonuç çıkacağı noktasında yorum yapılmakta. Arkadaşlarıma gelişmiş ülkelerdeki eğitim modellerini iyi araştırmalarını öneriyorum. Avrupa eğitim noktasında uzun bir süreci ele alır, branşlaşma söz konusu kişinin yeteneği ve liyakati ile ilgilidir. Kısaca Avrupa öncelik olarak yeteneği ele alarak, yeteneğe donanımı empoze eder. Bizde ise ezberci zihneyete biz yeteneği- donanımı yüklemeye çalışırız. Karşımıza çıkan sonuç çok gariptir. Bilgi vardır, sunamaz… sunabilme vardır, bilgi eksiktir… Aynı durum vekil ve fahriler içinde geçerli… Çok az sendikanın savunduğu bu durum şuan görevi alan ve vekillikten gelen arkadaşların yorumlamaları karşısında üzülüyorum. Kısa ve öz bir cevapla bu arkadaşlara durumu aktarmak istiyorum. Madem bu vekiller-fahriler yeteneksiz neden Diyanet İşleri Başkanlığı görev veriyor…. Ben her görev verilene hemen kadro alın diyenlerden değilim. Önceliğim ön lisans mezunu olan arkadaşların, durumunu ilitamla lisansa çevirmeleri şartını arardım. Dört yıllık bir eğitim sürecinde eğitim dersleri gibi formasyon gerektiren belgeleri de kadro şartı olarak görmek isterdim. Bu süreç içerisinde yeterlik- vekil ve fahrilikte aldığı yetenek puanı- devamlılık- ve sözlü mülakattan sonra kadro taleplerini karşılardım. Susarak, kadro yok, çözümde yok demek, sonuç değildir. En azından vekil ve fahrilerle ilgili bir çalışma yapılması gerekir. Son olarak Diyanet-Sen bu konularda üzerine düşen görevi yapmakta. Üyelerine verdiği sözü fazlasıyla yerine getirmekte. Bu maddelerin akıbeti artık maddeyi sunan sendikayı değil, maddeyi cevaplaması gereken devleti ilgilendirir. Umarım devlet maliye kahramanlığı yapmaktan vazgeçer, memurun sesine cevap verir. Saygılarımla… |
598 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |