2011-07-31 Maddi ve manevi sayısız güzelliklerin yaşandığı 11 Ayın Sultanı Ramazan, 31Temmuz Pazar akşamı ilk teravih namazı ve sahur ile başlıyor. Ramazan Ayı’nın gelmesiyle rahmet ve bereket yağmurlarının sağanak sağanak yağdığı müstesna bir zaman dilimine girmenin mutluluk ve sevinci içerisindeyiz. Peygamber Efendimiz SAV “Allah’ım Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı kıl ve bizleri Ramazan’a ulaştır” diye dua ettiği ve bizlere de öğrettiği bu kutlu zaman dilimi Allah’ın ayıdır ve bu ayda yapılan ibadetlerin karşılığı da Allah’ın lütfuyla diğer günlere göre kat kat fazladır. Yıl içerisinde gönüllerin yumuşadığı, rahmet kapılarının açıldığı geceler, günler ve aylar vardır. İşte bunlardan biri de peygamberimiz (s.a.v)’in “Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluştur” diye haber verdiği Ramazan ayıdır. Ramazan ayının ve orucun şükre vasıta oluşu, nefsi terbiye edişi, sosyal ve ekonomik hayatta diğergamlık gibi duyguları pekiştirici yönü ön plana çıkmaktadır. İnsanın yeme, içme gibi bedene ait en temel gereksinimlerine Ramazan ayı ile birlikte iradi bir sınırlama getirmesi, öncelikle insanın yüzleşmiş olduğu kâinatın "ilahi bir nimet" ile dolu olduğunu hatırlatmaktadır. Günlük hayatta ihmal ettiğimiz, unuttuğumuz bu mana oruç ibadetiyle yeniden hatırlatılmaktadır. Bu yönüyle bakıldığı zaman karmaşık ilişkiler bütünü olan sosyal ve ekonomik hayat içinde orucun, insanları şükre sevk eden bir ibadet, İlâhî bir terbiye olduğu muhakkaktır. En zaruri gereksinimlerin imsak ve iftar vakitleriyle sınırlandırılması, bu vakitler arasında İlâhî bir yasaklama getirilmesi, insanı, madden ve manen şükre sevk etmekte ve günlük hayatını bu İlâhî emre göre ayarlamasını gerektirmektedir. Hz. Peygamber'in hadis-i şerifinde belirttiği gibi: "Oruç, birinizin savaştan koruyucu kalkanı gibi Cehennem ateşinden koruyucu bir kalkandır." Ramazan’ın hedefi takvanın artmasıdır; Kur’an ile haşır neşir olmak ve (nafile) namazlar araçtır. Merhamet, af, sabır, infak vb. Ramazan’ın sonuçlarıdır. Bu husus Bakara suresinin 183. ayetinde açıkça şöyle ifade edilmektedir: " Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız. " Burada – birçok tercümede olduğu gibi – "sakınmak" diye tercüme edilen kelimenin aslı takvadır. Oruç, insanın, kendisini yemek, içmekten ve cinsellikten menederek doymaz nefsinin bilincinde olmasını sağlar. Kuran tilaveti ve namazlar vasıtasıyla manevi olarak güç kazanan kişi, Allah’ın ve O’nun yaratıklarının karşısındaki kendi pozisyonunu belirleyebilecek ve bunun bilincinde olacaktır. Böylece muttakinin -yani Allah’ın karşısında sorumluluğunun bilincinde olan bir Müslüman’ın- seviyesine ulaşacaktır. Bu aşamada ise Ramazanın sosyal boyutu ön plana çıkmaktadır. Sadece, yaratıcı-yaratılan ilişkisinin farkında olan bir kişi diğer insanlar ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir ölçüde şekillendirebilir ki; işte burada Ramazan, kendine has özellikleriyle bu kişiye yardım etmektedir. Oruç ibadetinin insanın ruh ve beden dünyasında meydana getirdiği müspet gelişmeler, oruç tutan insanın çevresiyle ve bütün mahlukatla ilişkilerini Kur’an’ın istediği biçimde ayarlamasına yardımcı olur. Bundan dolayı orucu, yemek-içmekten mahrum kalmak olarak görmek ve iftarı günün sonu olarak algılamak yerine – Rasulullah’ın örneği gereğince – kendini Kur’an’ı okumaya – ve tabi ki anlamaya – namazlara ve diğer ahlaki güzelliklere yönelmeye vesile olarak görmek gerekmektedir. Ramazan ayı vesilesi ile gerek yakın çevremizde gerekse uzaklarda yardıma muhtaç insanlara el uzatmak yardım etmek dinimizin gereğidir. Bu vesile ile Diyanet İşleri Başkanlığımızan 40 milyonun üzerinde insanın kronik açlık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı Afrikay’a yardım kampanyasını gönülden destekliyor, son 60 yılın en büyük kuraklığının yaşandığı, Somali, Etiyopya, Kenya, Eritre, Tanzanya, Uganda ve Burundi gibi ülkelere sizlerinde gerek yardım gerekse fitrelerinizle destek olmanızı Ramazan’ın bereketini bu kardeşlerimizle paylaşmanızı temenni ediyoruz. Bu vesile ile gerek yaz Kur’an Kurslarında fedakarca çocuklarımıza yüce Kitabımızı ve dinimizi öğreten, halkımızın Ramazan Ayını daha verimli ve bilinçli geçirmesi için elinden gelen her türlü fedakarlığı gösteren din görevlilerimize şükranlarımızı sunar Diyanet-Sen camiasının, milletimizin ve tüm İslam aleminin Ramazan ayını tebrik eder, bu kutlu zaman diliminin hepimizin kurtuluşuna vesile olmasını Cenabı Hakk’tan niyaz ederiz. |